Fatma Utaş
MÜZİK Yolculuğum:
Hikayeme çocukluğumla başlayacağım.
Sokaklarda arkadaşlarımı etrafıma alıp deniz kenarında ayaklarımızı sallayarak şarkı söylemekle başladı her şey.
Bir tatil gününde, konservatuarda keman bölümünde okuyan bir tanıdığımızla karşılaşınca aklıma girdi bu okulda okumak. Ortaokula gitmeyeceğimi, Konservatuara gideceğimi söyleyerek odalara kapattım kendimi.
İstanbul Belediye Konservatuarı sınavına girdim ve kazandım. Gönül Gökdoğan’ın Keman öğrencisi, mutlu bir çocuktum artık. Hazırlık sınıfını bitirdiğimde, Küçük Prens kitabı hediyemdi. Ankara Devlet Konservatuarı’nda Bin kişi içerisinden seçilen Elli kişi olarak devam ettim yolculuğuma. Yedi sene sonra Yüksek öncesi Beş kişi mezun olabildik.
Nefesli Saz Öğretmenleri keman çalışı için parmaklarımın küçük olduğunu söyleyerek beni Flüt bölümüne aldılar. Böylece Ankara’da Nefesli Sazlar Bölümüne alınan ilk kız öğrenci oldum. Zahit Sezen’in öğrencisi. Başarım sonucu diğer Nefesli Sazlara da kız öğrenci seçilmeye başlandı.
İlk yıllarda zayıf küçük bir kız çocuğu idim. Flüt beni kuvvetli, sağlam bir vücuda kavuşturdu. Başlarda nefes açıcı, uzun ses çalışmalarından sonra başım dönerdi. O zamanlardan aklımda şu cümle kalmış; Başım döner, Döner Odaların dönemeçlerinde. Döner Odalar okulumuzun bir nevi simgesiydi; odalar altıgen, çift kapılı ve yüksek izolasyonlu, halılar, tablolar ve en iyi kuyruklu piyanolar bu odalardaydı.
Tüm bölümlerin enstrüman dersleri bu odalarda yapılırdı. Saatlerce çalışıyordum. Ses üflemek, etütler, eserler ve birçok şey daha…
Jean Pierre Rampal’ın konserine gittim ve tanıştım. Flütüyle üfledim. Altın bir flüttü, çıkardığım tona kendim bile inanamadım. Konser öncesi uzun ses üflüyordu. Başarısının sırrını sordum. Üç kelime, dedi. Çalışmak, çalışmak, çalışmak.