Felsefe Şiirleri
6.00 TL
Hiçbir fener, hiçbir koşulda; bir geminin tonajını ve bandırasını sormaz. Gerçek bir aydın da öyle: Aydınlığının bilgisini sunarken; insanların hiçbirine, ne ırkını ve cinsiyetini ne de inanç tercihini sormaz. Aydın dediğin; aynı zamanda gerçekçidir. Gördüğü: Hiçbir kötü rüyayı da hayra yormaz!... Her ikisi de; ıssız ve sessiz geceler boyu çalışarak; aydınlatmaya çabalar karanlıkları. Aydınlar da fenerler gibidirler: Ortaktır yalnızlıkları!.. Özetle: "Ben de; Küçük bir "burunda"
Küçük bir deniz feneriyim, Hümanizmin ise; sadık bir neferiyim. Işığımı hep çakarım, Her durumda. Yaşam benim kutsalım: Yaşayan her canlı benim umurumda. Fenerler, kimseleri aramazlar; Arayanlar, mutlaka onları bulurlar: Çoğu kez de zor durumda. Ben her daim işime bakar, Sürekli ışığımı çakarım. Hiç yılmam; bunu hep yaparım!... FELSEFE ŞİİRLERİ tüm bu duyguları ifade etmek için, yeni bir şiir türü olarak yazıldı..
FELSEFE ŞİİRLERİ
{ŞİİR LİSTESİ}
- ANLAMSIZLIK PARADOKSU
- TAHAMMÜL İLE TEKAMÜL
- GELECEK BİLİMCİ
- AÇLIK VE GEÇİM SIKINTISI
- ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK
- YÜREK YORGUNU
- ÇOK ÖNEMLİ İNSAN, TAKINTISI
- BİLGİ İNSANI
- NAYLON ÇAĞI
- ARKADAŞ
- EKONOMİ-POLİTİK
- YİN-YANG FELSEFESİ
- İNSAN OLMAK!
- YILDIZ KARDEŞLİĞİ
- SANAL GERÇEKLİK
- RUHUNU SATAN BİLGE
- ANADOLU
- OTORİTE
- YOBAZLIK (BOŞ İNSANLARIN OYUNU)
- TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ
- KARANLIK SAVAŞÇISI
- YOKLUK ÇÖLÜNÜN HAYALİ GÖLLERİ
- İBRET SAHNESİ
- KUŞATILMIŞLIK SENDROMU
- SÖMÜRÜNÜN DEĞİŞMEZ FORMÜLÜ
- KALECİK TARLASI
- YILKILIK
- MECZUBUN SEVDASI
- VEYSELCE BİR SÖYLEM
KARANLIK SAVAŞÇISI
(TÜRKAN SAYLAN İÇİN)
O, çağdaş bir cumhuriyet kadınıydı
Daha, hekimliğe ilk adımıydı;
Tanıştığında:
İnsanların bedenlerini kemiren
Onları, diri diri ve yavaşça öldüren;
Adına da lepra ya da cüzzam denilen; İlletle.
Sağlıkçıların bile korkup uzaklaştığı,
Hastalara;o hep anne şefkatiyle yaklaştı..
Yaklaşmakla kalmayıp; hastalığa da Hemen savaş açtı.
Bir de, kendi kendine söz vermişti:
"Cüzam senin kökünü kazıyacağım." Demişti.
Belki, biraz uzun sürmüştü. Ama! Sözünü tutmuştu.
Yıllar, yılları kovaladı, Durdu.
Türkan ise; çözümleri kovaladı.
Hiç durmadı.
Bu defa da: Kendisini; İnsanları topluca kemiren;
Bir başka illetle savaşır buldu.
Cehalet idi.
Bu illetin adı:
Çok hızlı yayılıyor, Kılıktan kılığa giriyor; Farklı şekiller alıyordu.
Neymiş: Artık,"Kardelenler" köylerinden çıkacaklar,
Kentlere gelip okuyacaklar
Kendi ayakları üstünde duracaklar; Ve meslek sahibi olacaklarmış.
Böylece: Faydalı bireyler kazanacakmış toplum.
Bunlar, anlaşılan tam bir feodal toplum; Düşmanı (?)
Hiç mi düşünmezler?
Kardelenler, okuyunca olacakları: Bölge delikanlıları; evlenecek:
"Çocuk Gelinleri" nereden bulacaklar (?)
Zavallı ağalarımız; maraba'sız mı kalacaklar (?)
Ne gereği var: Yüzlerce yıldır dönen tekerlere, Çomak sokmaya;
Ürkütmeye ağaların fincancı katırlarını; Ne yani: Şimdi, gariban ağalarımız;
Arabasız mı kalacaklar (?)
Çağdaş ülkeler, emsallerine; Üstün hizmet madalyası takarlarken; Bizimkiler de unutmadılar: Demir kelepçe Takarak: yaptıklarını ödüllendirdiler! Bereket ki: Öldürmediler, o işi; Kansere bıraktılar! Son görüntüsü: Evinin penceresinde, Üzerinde: "Kemoterapi Elbisesi"; El sallıyor herkeslere. Toplanan kalabalıklar içinden haykıran: Bir avuç kardelen çiçeğidir son avuntusu.
Yıllar yılı: Hep "Bedeni cüzamlı olanla uğraştı. Şimdi karşısında: "Vicdanı Cüzamlılar" var: Onlarla nasıl savaşsın? Üstelik de hasta hasta! Sizler, korkup sıvışsın? Diye mi o hep savaştı? Onun için gönlüm hep yasta! Karanlıkları, mutlak bir gün yeneceğiz usta! Işığın, hep bol olsun!
VEYSEL TOPALOĞLU (ŞAİR; SADEKUL)
Bu ürünü Arkadaşlarınla Paylaş: