Paradoksal Ritüeller
46.99 TL
Gelişmişliğin çıkarsamalarında ilk akla gelen ölçüt, medenî olarak ilerleme kaydettiğini iddiâ eden, dışavurumcu insanlar topluluğunun bencil yapılaşmasından geçmektedir. Araştırmalar sonucunda elde edilebilen, görsel, işitsel, yazılı, arşiv v.b tüm veriler doğrultusunda aydınlatılmış gerçekler dünyâsi mevcuttur. Asalak olarak hayata tutunmaya çalışan, öz bireyci katmanların en altına indirgenmiş insan sayılan varlıkların, niteliksel özelliklerle çağa tutunması imkânsızdir.
"En çok ben kazanayım." söyleminden yola çıkarak, rahatlık ve konforun adresinde buluşan simbiyoz yaşantıların; çağdışı kalmış, kendi düşüncesi hâricindekileri yok sayan, çok katmanlı yüzeysel dünyâsında gezinmenin verdiği ferahlık, birçok insanı cezbederek, şekilsiz yaşantı portrelerini bilfiil oluşturmuştur.
Düşünceleri ve mevcûdiyeti çimento ile kaplanan nesillerin, zenginlik saltanatına ayak bağı olmasından korkan erkin, katmerli yaptırımları bulunmaktadır. Dışsız kalmış medeniyetin, çıkarsamalarla dolu çıkarcı dünyâsında, kendine en ufak bir yer edinimini başarı sayan birey, yaşantı dünyâsinin gerçek yüzeyine ulaştığı için mutlu olmalı mıdır?
Görülen ve gösterilen, verilen, yaptırılan tüm edimlerin ve edinimlerin, doğrultusunda, bireyin çıkarcı sistem adamları ile yaptığı yolculuğa dikkat etmesi gerekir. Ritüel hâline gelmiş, paradoksal döngüde her dâim başladığı yerden farklı bir sona ulaşması gereken yolculuğu yapan bireyin de, beklentisi bu olan macerâsında, üzüntü ve yenilgi verici sonucun, aynı şekilde ikinci, üçüncü defa gerçekleşmesi ve çoğu insanın, bunun farkındalığında olmayışının verdiği bocalamayla geçen ömrünün câresizliğinde çırpınması ve boğulması an meselesidir.
Yaptırımlar yaptırımları, bilgisizlik ve câhillik yeni oluşumları tetikleyecektir. Önemli olan her insanın aslında bir paradoks denkleminde, paradoks yolunda olduğunu bilmesi ve başladığı noktaya geldiğinde, nasıl bir düzenin içerisinde ritüel yaptığının farkında olması gerekmektedir. Nazîre davranışları, sistem içerisinde en azından denemek, aynı düşüncede bulunan insanları bir araya getirmek şarttır.
Ulusal bilincin her dâim uyanık tutulması, paradokslarla savaşın en mükemmel örneklerinden birini oluşturacaktır. İnsanın kat ettiği yol da, bu sâyede dünden kopuşun değil, yarının güvence altına alınmasını tetikleyecektir. Yarını güvence altına alınan bireyler de; kof, mesnetsiz, yalan ve riyâkarlığa dayalı sistemleri çökertme ve kendi hastalıklı sistemlerini dayatmaya çalışan çoğunluğun, katmerli ezici üstünlüğü altında direniş göstermenin, mutlak gayreti içerisinde olacaktır.
İnsanın yahut insanlığın bu eylemi gerçekleştirmeye çalışmasını, en azından denemesini diliyorum.
NÂİM ONUR TEZMEN, 2013
MUSTAFA VE AYŞE
Mustafa’ya göre; canlıların, kompleks yaşam süreci içerisinde, kabullenebilir davranış grafiğini topluma uydurmak ve o uyumu devam ettirme görevi, bireysel sorumluluk gerektirmekteydi. Toplum içerisindeki statüsünü belirleyen birtakım rolleri üstlenen bireyin, davranış biliminde gireceği rollerin karmaşasına kapılmadan, gerekli ve ölçülü davranış, sosyal bilim doğruluğu veyâ bu doğruluğa en yakın olmayı gerektiren tüm birleşimler; bireyin özünü, karakterini ve bilişsel zekâsini oluşturmaktaydı. En azından Mustafa'nın düşünceleri ışığında, aklını yorduğu; bilgi, kültür, gelenek ve görenek birikimi ile açıklaması buydu.
Varoluşunun aksine, aynı yönde kürek çekmesine bağlı olan yaşamsal uzamda, kendi doğruluk payını oluşturması ve bu payı, çevresindeki insanlara sunması, ona zevkli bir husû veriyordu. Mustafa’ya göre bilgelik, kazanılan tecrübelerle birlikte, birikimlerin, paralel veyâ aynı düzlem içerisinde hareket ettirebilmenin yoluydu. Bundan çıkaracak ders de, birine bir doğruyu empoze etmeden, iknâ kâbiliyetini, kişinin benzer birleşimlerinde ivme kazanan araçlar gibi hazırlamak ve varışa ondan önce vararak, kendi doğrusunun en yakın bileşenine, karşısındaki insanı çekebilmekti.
Bu ürünü Arkadaşlarınla Paylaş: